Ana Sayfa » Kitaplar » İslam ve Mevlana

İslam ve Mevlana

İslam ve Mevlana

İslam ve Mevlana

Hz. Adem'den (as) günümüze uzanan İslam ve insanlık tarihinin en belirgin ve göze çarpan abideleri Allah'ın seçkin kulları; resuller, nebiler ve velilerdir. Diğer bir ifadeyle insan-ı kamillerdir. Medeniyetler daha ziyade onlarm etrafında dönüp durmuş, hayat bulmuştur. İnsanlığı maddenin donuk fiziki kurallarının esaretinden kurtarıp, ruhu vuslat yolundaki hürriyete yani gerçek kulluğa eriştiren onlardır.

Bu eriş nispetinde insan kendindeki ilahi tecellinin, Hak'tan olan ruh özünün gözüyle seyreder, kulağıyla duyar, ruh özünün ayağıyla yürür; alem içindeki alemi, zaman içindeki zamanı, mekan içindeki mekanı, hasılı herşeydeki öz şeyi keşfeder. Bu bakımdan ilk insandan günümüze İslam dünyası çok bahtiyardır. Zira ilk insan aynı zamanda seçkin bir insan-ı kamil olduğu gibi ondan sonrakiler de aynı kimlikle, insan-ı
kamiller olarak bu dünyayı şereflendirmişler ve nasipli olanlar, müslümanlar bu şereften pay almışlardır. Bu şeref payının en büyüğü ise Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed'in (sav) ümmetine düşmüştür. Zira Hz. Muhammed (sav), Peygamberlerin Efendisi, İnsan-ı Kamillerin ekmelidir. O'nun bereketi ise "gökteki yıldızlar" gibi binlerce insan-ı kamil ile günümüze ulaşmıştır ve kıyamete kadar ulaşacaktır.

İşte bu gökkubbenin mana yıldızlarından biri de Hz. Mevlana'dır. Hz. Mevlana'nın asıl kimliği de bir "İnsan-ı Kamil" oluşudur. Bu kimliği açmak, açıklamak İslam'ı müşahhas olarak ortaya koymak demektir ki çalışmamızda bu hakikat takdim edilmiştir.

Bugün pekçok millet ve topluluk Hz. Mevlana'ya sahip çıkma, onu kendinden gösterme çabasındadır. Zaten Hristiyan dünya, kitabını kendi eliyle bozması sebebiyle kaybettiği şerefi, bazan Hz. Muhammed'in (sav), bazan de Hz. Muhammed'e (sav) varis kamil insanların şahsında aramaktadır. Bu cümleden olarak ancak bizde bulabildikleri bu örnek insanların kimi yönlerini öne çıkarmakta, kendilerine benzetmek istemektedirler. Neticede pekçok insan-ı kamil gibi Hz. Mevlana da ya mistik, ya Hümanist ya Darvinist… olarak gösterilmek istenmektedir. Kimi kere bu isteğe, kokuşmuş fert ve toplum psikolojisinin getirdiği istismar arzusu da eşlik etmektedir. Dolayısıyla İslam'ın müşahhas örnekleri ve önderleri İslam'ın dışında heryerde arza sunulmaktadır. İşte çalışmamızda bu yanlış zaman ve zeminlerdeki arzediş biçimlerine set çektik.

Bu manada Hz. Mevlana'nın şahsında İslam ve İnsan-ı Kamil gerçeğini ortaya koyduk. Adeta yüzyirmidörtbin peygamberin ve onlara varis binlerce irşad ehli velinin mana çizgilerinden bir buket sunduk. Böylece çağımızın insanını kimi zaman Hz. Adem'in (as) kimi zaman Hz. İbrahim'in (as), kimi zaman Hz. Muhammed'in (sav) ve özellikle bu çalışmamızda Hz. Mevlana'nın diliyle Hakk'a çağırdık. Vuslat yolunun burağı olan aşk ile Cemalullah'a davet ettik.

Davete icabetin hasıl olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz eder, bu eserin insanlığa nice hayırlar getirmesini temenni ederim.

Prof. Dr. Haydar BAŞ