Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Mirac Kandilimiz mübarek olsun

Mirac Kandilimiz mübarek olsun

Mirac Kandilimiz mübarek olsun


Yarın mübarek Mirac Kandili.
Hz. Peygamber'in ruh ve ceset olarak gerçekleştirdiği en büyük mucizelerinden biridir Mirac.
Peygamberliğinin 12. senesinde vuku bulmuştur.
Hz. Peygamber, Mirac mucizesi öncesinde tahammülü imkansız çilelere maruz kalmıştı. İslam davasında yanındaki iki direği, Hz. Hatice'yi ve amcası Ebu Talib'i kaybetmişti.
Taif'de taşlanmıştı. Boykot açlık sınırlarını zorluyordu.
Hz. Peygamber, Allah'ın rızası uğruna bu çilelerin hiç birinden yılmadı. Tıpkı Mirac esnasında cennet ve cehennemi gördüğü halde onlara takılmadığı gibi...
Cenab-ı Hak, alemlere rahmet olarak gönderdiği Fahr-i Kainat Efendimiz'i bu çilelerden sonra eşsiz bir ikrama davet etmiştir.
Hz. Muhammed Efendimiz, bir gece Mescid-i Haram'dan alınarak, Mescid-i Aksa'ya kadar götürülüp, oradan göklere çıkarılmış, ilahi ayetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere, yatağının sıcaklığı dahi soğumadan geri getirilmiştir.
Resulullah'ın Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya olan yolculuğuna İsra, oradan da semaya çıkışına Mirac adı verilir.
Bu büyük mucize eğer rüyada görülse idi, kimsenin itirazı olmazdı. Ancak ruh ve beden beraberliği ile gerçekleşmesi, müşrikler tarafından inkarına delil gösterilmiştir.
"Mirac hadisesi ruh ve beden olarak gerçekleşmiştir" diyen ashab-ı kiramın büyüklerini ve onların ardından gelen İslam alimlerinin bazılarını zikredelim: Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesud, Ebu Said el-Hudri, Enes b. Malik, Cabir b. Abdillah, Huzeyfe b. Yeman, Malik b. Sa'saa, Said b. Müseyyeb, Said b. Cübeyr...
Kur'an-ı Kerim'de İsra suresinin 1. ayeti şöyledir: "Mümtaz kulunu, ayetlerimizden bazısını kendisine gösterelim diye bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya kadar götüren Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir, eksikliklerden uzaktır. Her şeyi işiten ve gören O'dur."
Bu ayette geçen 'onu, ona' manasındaki 'hu' zamirinde iki yön vardır. İlkine göre Mirac'ın hikmeti, "O'na ayetlerimizden bazısını göstermek için" buyruğu gereğince Hz. Peygamber'e Hak'kın kudret ve azametini göstermektir.
Diğer açıdan ise "O'nu, alemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resul'ünü, ayetlerimizden olarak gösterelim için isra ettik" manası hakim olur ki, bu suretle miracın hikmeti, Peygamber'in kendisini bir ayet olarak kainata takdim etmektir.
Mirac hadisesinden evvel inşirah-ı sadr gerçekleşmiş ve Cebrail gelerek Hz. Peygamber'in mübarek kalplerini açmışlar, zemzem ile yıkayarak içini hikmet ve iman nuruyla doldurmuşlardır.
Yolculuk bundan sonra başlar.
Cebrail, Burak'ı hazır tutmaktadır. Burak, Allah Elçisini görünce şaha kalkar. Hz. Cebrail, bunu itaatsizlik olarak kabul eder ve "Kendine gel ey Burak! Yemin olsun ki, Haşir sabahına kadar Muhammed Mustafa kadar şerefli bir insan senin sırtına ne binmiştir, ne binecektir" der.
Burak'ın yıldırımdan hızlı yürüyüşü ile Allah Resulü, müminlerin ilk kıblegahı olan Mescid-i Aksa'ya misafir edilir. Fahr-i Kainat Efendimiz, bu aziz mekanda Allah'ın halili Hz. İbrahim, İsa Ruhullah, Musa Kelimullah ve insanlığın atası Adem Seyfullah gibi pek çok peygamber karşılamıştır.
Kutlu elçi burada peygamberlere imam olarak iki rekat namaz kıldırmıştır.
Mescid-i Aksa'da Burak'ın vazifesi sona erer.
Peygamberimiz bundan sonra Cebrail ile yedi kat göğe geçmiş, bu seyir esnasında birinci kat semada Hz. Adem, ikinci kat semada Hz. İsa ve Hz. Yahya, üçüncü kat semada Hz. İdris, beşinci kat semada Hz. Harun, altıncı kat semada Hz. Musa ve yedinci kat semada Hz. İbrahim ile selamlaşmıştır.
Kaderleri yazan kalemlerin cızırtılarının duyulduğu bir fezaya çıkarılan Allah Resulü'ne, bundan sonra Sidre-i Münteha sahası açılmıştır. Allah'tan başkasınca bilinmeyen makamlar gösterilmiştir.
Artık son noktaya gelinmiştir. Hiçbir varlık o noktadan öteye geçemez. Belki de bu saha, varlıkların yaratılış sebebi olan Hz. Muhammed için halk edilmiş, sadece Peygamberimiz için bir defaya mahsus olarak kullanılmıştır.
Cebrail de buradan öteye gidemeyecektir. Bundan sonra yolculuk Refref iledir.
Zaman ve mekan kabuğunu delen sır refref de gizlidir. Refref, muhabbetullahtır.
Madde planında yeşil bir perde olarak teşbih olunur.
Dost, Dostuna vasıl olurken yalnızdır artık; zat, sıfat ve esma tecellilerine muhataptır. Bu seyirde Hz. Peygamber'in halini Cenab-ı Hak şöyle anlatır:
"Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
İki yay kadar yahut daha da yakın oldu.
O zaman kuluna vahyedeceğini vahyetti
Gözleriyle gördüğünü kalbi de yalanlamadı"
Gözü ne şaştı; ne de haddi aştı
And olsun Rabbinin ayetlerinin en büyüklerinden olanlarını gördü." (Necm,1-18)
Mirac esnasında Hz. Cebrail ile birlikte cennetin kapısına varan Allah Resulü, duvarları gümüşten, inciden, yakuttan ve zümrütten olan cennet duvarlarına şahit oldu.
Burada Resulullah, Allah'ın kendisi için yarattığı Kevser Havuzu'nu gördü. Kevser sütten beyaz, baldan tatlı, kardan soğuk, miskten güzel kokuludur.
Cehennem de gösterildi Allah'ın sevgilisine.
Orada azap çeşitleri gösterildi kendisine.
İlk olarak karnı akrep ve yılanlarla dolu insanlar gördü, bunlar zekat vermeyenlerdi.
Başka bir kavmi, etleri dökülmüş kemikleri görünür bir halde buldu. Elleri, ayakları ve dilleri kesilmiş bir haldeydiler. Cebrail, "Bunlar dünyada iken dilleriyle Müslümanlara eziyet ediyorlardı" dedi.
Bazı insanları kulaklarına eritilmiş kurşun dökülürken gördü. Bunun etkisiyle beyinleri pişiyordu. Bunlar çalgı dinlemeyi adet edinmiş kimselerdi.
Başka bir gurup çok pis kokuyordu. Yüzleri simsiyahtı. Üzerlerinde ateşten elbiseleri vardı.
Cebrail, "Bunlar içki içenlerdi" buyurdu.
Bir gurubun etleri ateşten bıçaklarla kesiliyor, parçalanıyor, sonra yeninden diriltiliyor ve tekrar kesiliyordu. "Bunlar haksız yere Müslümanları öldürenlerdir" buyurdu Hz. Cebrail.
Bu şekilde cehennemin azaplarını seyreden Resulullah dönüş yolculuğuna başladı. Müminlere en büyük hediye olan namaz ile…
Hz. Peygamber, Hz. Cebrail'e "Ya kavmim beni tasdik etmezse" diyordu. Endişesinde haklı çıktı.
Abdulmuttalib oğulları İsra ve Mirac gecesinde Hz. Peygamber'i yatağında bulamayınca aramaya kalktılar.
Allah Resulü Ümmühani'nin evine dönünce başından geçenleri anlattı. Ümmühani, "Bunu halka açma, onlar seni yalanlarlar ve üzerler" dedi. O da "Allah'a yemin olsun ki, bunu onlara anlatacağım" diyerek kararlılığını göstermiştir.
Allah Resulü Kabe'nin hatim denilen yerine giderek müşriklere başından geçenleri anlattı.
Deve ile en az iki ay süren bu yolculuğun yatağının sıcaklığı geçmeden gerçekleştiğine kimse inanmadı.
Allah Resulüne o anda Hz. Ebubekir inanmış ve Sıddık unvanını almıştır.
Etrafına toplananlar Beytülmakdis ile ilgili sorular sordular ve Hz. Peygamber hepsini doğru bir şekilde cevapladı. Yolda rastladığı bir kervandan su içmesini anlatması dahi müşrik mantığını ikna edemedi.
Allah Resulü, "Bakara suresinin son ayetleri, beş vakit namaz, Muhammed ümmetinden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanların bağışlanacağı" müjdeleri ile döndü dost meclisinden…
Mirac, Allah'ın Peygamberine ayetlerini gösterdiği, alemlere de "Benim Muhammed gibi bir kulum" var diyerek O'nu takdim ettiği olağanüstü bir haldir. Allah, Muhammed'i ile övünmektedir.
Mirac, bugün Kelime-i Tevhid'den Muhammedür Resulullah kısmını çıkarma cüretini gösterenlere en büyük cevaptır.
Ne mutlu biz Müslümanlara, Hz. Muhammed (sav) Efendimiz gibi bir peygamberin ümmetiyiz.
Allah şefaatine nail eylesin.