Ana Sayfa » Köşe Yazıları » İmam Hüseyin (a.s.)

İmam Hüseyin (a.s.)

İmam Hüseyin (a.s.)


Bugün on iki masum imamdan üçüncüsü olan şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin'i anacağız.
İmam Hüseyin, Resulullah'ın torunudur. Hz. Fatıma ve Hz. Ali'nin evladıdır. Ehl-i Beyt'tir.
İsmini bizzat Cenab-ı Hakk'ın koyduğu büyük imamdır, O.
Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber'in uğruna kendi oğlunu feda ettiği evladıdır.
Hz. Hüseyin ve oğlu İbrahim'in yanında olduğu bir sırada Cebrail gelerek, "Ya Resulullah! Hazreti Allah, bu iki inci tanesini bir ipliğe bu kadar düzgünce dizip bir araya getirmez. Birinin kaldırılmasına rıza göstermen gerek" dedi.
Hazret-i Muhammed, "Eğer İbrahim ölürse, Beni büyük bir elem boğar. Ama Hüseyin ölürse, bana, Ali'ye, Fatıma'ya ıstırabı düşer. Bana has musibeti herkese gelecek olana tercih ederim" buyurdu. Bu konuşmadan üç gün sonra İbrahim öldü.
Resulullah'ın hadislerinde, "Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin iki gencidir" buyurduğu Hz. Hüseyin Efendimiz, dedesi Resulullah ile ömrünün ilk altı yılını geçirmiştir.
Vasile b. el-Eska şöyle rivayet eder: "Hz. Hüseyin'in başı getirildi. Şamlı bir adam ona ve babasına lanete yeltendi. Vasile kalkıp dedi ki: Vallahi ben Ali'yi, Hasan'ı, Hüseyin'i ve Fatıma'yı sevmeye devam edeceğim. Çünkü Allah Resulü'nün şöyle dediğini işittim: Bir gün Resulullah (sav) Fatıma'nın evinin önünden geçerken Hüseyin'in ağladığını duydu ve şöyle buyurdu: Ey Fatıma! Ağlamasının bana eziyet ettiğini bilmiyor musun?"
Yine bir gün Hasan ve Hüseyin Resulullah'ın karnı üzerinde oynaşıyorlardı. Bu esnada Resulullah (sav) buyurdu ki: "Hasan ve Hüseyin ümmeti içinde fesleğenlerimdir."
Hz. Hüseyin yüz ve davranışları bakımından halkın Resulullah'a en çok benzeyeni idi. Karanlık gecelerde onun mübarek alnından nur yükselir ve halk onu o nur vesilesi ile tanırdı.
Cennet gençlerinin efendilerinden Hz. Hüseyin Efendimiz, bir gece ve gündüzde 1000 rekat namaz kılardı.
İmam Zeynelabidin'e "Neden baban İmam Hüseyin'in evladı azdır?" diye sorarlar.
İmam, "Ben nasıl doğduğuma şaşırıyorum çünkü babam İmam Hüseyin, her bir gece ve gündüz de 1000 rekat namaz kılardı" buyurmuştur.
Hz. Hüseyin'in hayatı anlatılırken, Kerbela vahşetine değinmeden geçemeyiz.
Ensar'dan Selma anlatıyor: "Ümmü Seleme'nin yanına girdim, ağlıyordu. 'Niye ağlıyorsun' diye sordum. Bana şu cevabı verdi: Şimdi Resulullah'ı rüyada gördüm. Başında ve sakalında topraklar vardı. 'Neyiniz var ey Allah'ın Resulü?' dedim. 'Az önce Hüseyin'in öldürülmesine şahit oldum' buyurdu.
Kerbela vahşetinin iki yönü vardır.
Bir tanesi, kan ve zulüm yönü, bir diğeri ise o zulüm karşısında sabırla verilen bir mücadele, büyük bir kararlılık ve tahammül, fedakarlık, kahramanlık, şecaat ve bunların yaşandığı anlarda Cenab-ı Hakk'a olan yakınlık ve muhabbet…
En önemlisi ulvi bir nefis muhasebesi…
Resulullah'ın rıhletinden henüz yarım asır geçmişken meydana gelen bu vahşet, İslam ümmetinin rayından çıkışının da ispatıdır.
Hz. Hüseyin'in canı ile verdiği mücadele, halifeye karşı başlattığı silahlı kıyam, helalin ve haramın birlikte yaşandığı bir zamanda doğruların ortaya çıkması için gerçekleştirilmiştir.
Bilerek ölüme gitmesi, kendisine nasp edilen imamet makamı konusunda halkı ayıktırmak içindir.
İmamet makamının mutlak sahibi olmasından ve kendinin dışındakilerin mutlak batılda olmasındandır.
Nasp edilmiş imam olduğunun ispatı, kanı ile verdiği bu mücadele ve şehadetidir.
Onun bir nasihati ile bitirelim: "Şu beş şeyi yapabiliyorsan, dilediğin günahı işle. Birincisi Allah'ın rızkından yemeyebiliyorsan istediğin günahı işle. İkincisi, Allah'ın egemenliğinin altından çıkabiliyorsan; üçüncüsü Allah'ın seni göremeyeceği bir yer bulabiliyorsan; dördüncüsü ölüm meleği canını almaya geldiğinde ona engel olabiliyorsan ve beşincisi cehennem bekçisi Malik, seni cehenneme koyduğu zaman, cehenneme giremeyebiliyorsan istediğin günahı işle."
Allah şefaatlerinden ayırmasın.