Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Kıyamet alametlerini yaşıyoruz

Kıyamet alametlerini yaşıyoruz

Kıyamet alametlerini yaşıyoruz


İstanbul bir kez daha sele teslim oldu. Gece aralıklarla yağan yağmurun sabah şiddetlenmesi metro seferlerini, trafiği durdurdu. Siyah bulutların arasından doğmayan güneş, karanlık bir gün yaşattı. Adeta kıyamet alametlerine şahit oluyoruz. Eskiden Temmuz ayının ortasında bu kadar şiddetli yağmur, sel, fırtına görülmezdi.
Geçmiş ümmetler bir olan Allah'a iman etmeye davet edilmişler, haddi aştıklarında toplu olarak helak olmuşlardı.
Mesela Hz. Nuh'un kavmi… Ayette, "Biz Nuh'u, kavmini onlara acı bir azap gelmeden evvel uyarıp korkut diye kendi kavmine (peygamber) olarak gönderdik" (Nuh, 1) buyrulur.
Çok az kişinin iman ettiği Hz. Nuh, Allah'ın emri ile bir gemi inşa etmişti.
Bundan sonrası şöyle anlatılır: "Biz de onu ve gemide olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda boğduk." (Araf, 64).
Yine Hz. Lut'un tüm ikazlarına rağmen kavmi kötü işleri bırakmadığında, "Emrimiz geldiğinde, o memleketin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif taşlar yağdırdık" (Hud, 82) ayetine göre Lut kavmi topluca yerin altında gömülerek helak edilmiştir.
Hz. Salih de Semud kavmini, bir olan Allah'a imana davet etmiş ancak kavmi onu yalanlamıştı. "O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar." (Hud, 67).
Geçmiş kavimlerin helaki toplu halde olduğu halde Allah Resulü'nün duası ile İslam ümmeti bu şekilde cezalandırılmayacaktır. İbn-i Abbas'ın naklettiği bir hadise göre Allah Resulü şöyle buyurur: "Rabbimden ümmetimden dört şeyi kaldırması için duada bulundum. Onlardan ikisini kaldırdı, diğer ikisini kaldırmadı. Gökten gelen taş yağmasını, yerden çıkan boğmayı kaldırmasını, onları fırkalara ayırmamasını ve birbirlerine hınçlarını tattırmamasını istedim. Onlardan gökten geleni ve yerden geleceği kaldırdı; öldürme ve kargaşayı kaldırmadı." (İbn-i Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, c.2, s.143, 395).
Hz. Peygamber'in duası ile, önceki ümmetler gibi toplu azap görmeyeceğiz.
Ancak sel, fırtına, volkan patlaması gibi daha küçük felaketleri yaşayacağız ve
yaşıyoruz.
Bugün insanımızın fiziki şartlarını düzeltmeye gösterdiği gayreti, manevi dünyasını ihya etmeye de göstermelidir. Bizlerin küçüklüğünde sokakta yanlış bir hareketimiz olsa yoldan geçen bir büyük bizi çağırır ve ikaz ederdi.
Şimdi toplum olarak doğruları yaşamayı, ikazı bıraktık. Ve küçük felaketler dediğimiz bu halleri yaşar olduk. Bunlardan da ders almıyoruz.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Cebrail Bana haber verdi ki: Ümmetimin yok olması (helakı) kılıçla öldürülme olacaktır." (Zemahşeri, el-Keşşaf, c.2, s.34).
Hz. Sevban (r.a.) anlatıyor:
Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri, "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır" diye buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz lakin sizler bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!"
"Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" dendiğinde, Hz. Peygamber, "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu" buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5).
Etrafımıza baktığınızda dünyaya dalmış, adeta Allah'ın varlığını ve ne için dünyaya geldiğini unutmuş, tamamen nefsinin heva ve hevesine uyarak hayvani hislerle yaşayan bir halde olduğumuzu göreceğiz. Haramın-helalin düşünülmediği bir dünya sevgisi içindeyiz.
Böyle bir ortamda Hz. Peygamber buyuruyor: "Salih amellere yapışınız, salih amellere yapışınız. Kıyamet kopmazdan önce gece karanlığının parçaları gibi fitneler zuhur edecek. O dönemde kişi, mü'min olarak sabaha erer de kafir olarak akşama kavuşur. Mü'min olarak akşama erer de, kafir olarak sabaha ulaşır. Birçok kimse azıcık bir dünyalık mukabilinde dinlerini satar." (Tirmizi, Fiten, 30).
Allah, Resulü'nün duası hürmetine bizleri toplu cezalandırmasa da, kıyamet alametlerini bir bir yaşıyoruz.
Cenab-ı Hak yardımcımız olsun.